Gen Terapisi Glokom ve AMD İçin Umut Sunuyor

Gen Terapisi Glokom ve AMD İçin Umut Sunuyor

Göz tansiyonu sinsi bir hastalıktır. Yavaş ilerler ve müdahale edilmediği süreçte görmede sürekli bir azalma yaşanır..

GÖZ TANSİYONU YA DA BİR DİĞER ADIYLA GLOKOM…

TOPLUMDAKİ YAYGIN KULLANIMIYLA “KARASU HASTALIĞI

Glokom, göz içi basıncın artışı nedeniyle optik sinirlere zarar veren bir hastalıktır

 

– Göz tansiyonu sinsi bir hastalıktır. Yavaş ilerler ve müdahale edilmediği süreçte görmede sürekli bir azalma yaşanır..

 

Bu süreç boyunca kalıcı görme kaybına neden olabilmekle beraber, müdahale edilmediği taktirde sürecin sonu kalıcı körlükle sonuçlanabilmektedir..

 

Bu yüzden glokomun erken tanı ve tedavi ile kontrol altına alınması kritik bir öneme sahiptir..

 

Glokom (göz tansiyonu) hastalığının 2 türü diğerlerinden daha çok görülmektedir..

 

   –Açık açılı olan tür yavaş ve ağrısız bir biçimde ilerlerken uzun süre hiç belirti vermeyebilir..

 

   –Kapalı açılı glokom ise bir anda belirti verebilmektedir. Bu yüzden göz tansiyonu belirtileri bir anda ortaya çıkabileceği gibi yavaş yavaş da ortaya çıkabilmektedir..

 

https://youtu.be/RuMNap7etn8?t=1

 

 

 

 GLOKOM KİMLERDE GÖRÜLÜR?

 

Göz içi basıncı normalden yüksek olan kişilerde glokom gelişme riski daha yüksektir; ancak göz içi basıncı yüksek olan herkeste glokom olabileceği anlamına gelmez..

 

Göz tansiyonu gözün her iki tarafını da etkiler. 40 yaş üzerindeki kişilerde görülme ihtimali daha yüksek olmakla birlikte 60 yaş üzeri kişilerin yaşadığı görme problemlerinin en yaygın nedenidir.. 

 

– GENETİK // Glokomun genetik ile ilişkisi olabilir. Ailesinde glokom olan kişilerde gelişme riski daha yüksektir. Diğer bir deyişle, bir veya birden fazla gende bozukluk olabilir ve bu bireyler hastalığa karşı daha hassas hale gelebilir..

 

– Şeker hastalığı ve hipotiroidizm (guatr) olan hastalarda glokom gelişme riski daha fazladır..

 

– Ciddi göz yaralanmaları göz içi basıncı yükselmesine neden olabilir..

 

– Diğer risk faktörleri; retina dekolmanı, göz tümörleri ve kronik üveit veya iritis gibi göz iltihaplarıdır. Bazı göz cerrahileri de ikincil glokom gelişimini tetikleyebilir.

 

Genellikle uzağı iyi görememe olarak bilinen miyopide glokom sıklığı yaklaşık iki misli artmıştır.

 

– Uzun süreli kortizon kullanımı (damla, ağızdan veya cilt pomadı vb. olarak) ikincil glokom gelişimine neden olabilir..

 

Bu özelliklere sahip kişilerin, görme sinirindeki hasarın erken tespiti için düzenli göz muayenesi olmaları önemlidir..

 

 

 

 GÖZ TANSİYONU (GLOKOM) NEDİR?

 

– Eskişehir İl Sağlık Müdürü Prof. Dr. Uğur Bilge:

 

 Halk arasında ‘göz tansiyonu’ olarak bilinen glokom; optik sinirin ilerleyen nitelikte hasar görmesine yol açan bir göz hastalığıdır.. Gözün aldığı bilgilerin beyne iletilmesinde optik sinir hayati öneme sahip olduğundan, tedavi edilmediğinde, glokom yavaş yavaş ve telafi edilemez biçimde görme kaybına ve körlüğe neden olabilir”

 

– Göz tansiyonu, göz merceğini besleyen akör hümöz sıvısının, trabeküler ağın tıkanmasından dolayı dışarı atılamamasıyla birlikte göz içi basıncın anormal artışı ve bu artış nedeniyle optik sinirlerin tahribatı ile oluşan bir göz hastalığıdır. 

 

Glokom hastalığında  gözün içindeki sıvı birikimi, görme yeteneğine zarar verecek kadar yüksektir..

 

Zaman içerisinde sıvı birikimiyle birlikte dolaylı olarak optik sinirlere olan baskı da artar. Bu durum ise görmeden sorumlu olan göz sinirinde oluşan tahribatı arttırmaktadır. Hastalık ilerledikçe kişinin görme alanında gitgide daralma gerçekleşir..

 

Bahsi geçen basınç artışı ile ilgili kesin bir eşik söz konusu değildir. Bir kişide bu basınç diğerinden daha yüksek olmasına rağmen görme sinirlerinde tahribat başlamamış ve glokom hastalığı ortaya çıkmaya başlamamış olabilir..

 

Görme sinirlerinin yapısından kaynaklı olarak bu sinirlerin kendilerini yenilemesi veya cerrahi müdahale ile eski haline getirilebilecek biçimde onarılması mümkün değildir..

 

Görme sinir hasarı oluştuğu andan itibaren glokom ilk evresi başlamış olur. Bu yüzden glokomun erken tanısı, tedavi için önem kazanmaktadır..

 

 

 

 GLOKOMUN SEBEPLERİ

 

Göz içinde salgılanan ve gözün beslenmesi için gerekli olan göz içi sıvısının boşalamamasına bağlı olarak göz içinde basınç yükselir. Yükselen göz içi basıncı da göz siniri hücrelerine zarar verir..

 

Glokomun Risk Faktörleri Nelerdir?

 

Göz tansiyonu (glokom) temelde tek bir nedenden ortaya çıkmaktayken oluşumunu tetikleyen bazı farklılıklar görülebilmektedir.

 

Görme merceğinin korunup beslenmesi amacıyla üretilen göz sıvısına akör hümör sıvısı denilmektedir. Hastalık, bu sıvısının eşzamanlı olarak boşaltımından sorumlu olan kanalların (trabeküler ağ) tıkanmasıyla başlar.

 

Akör hümör sıvısının yeterli düzeyde atılamaması ve birikmesiyle birlikte basınç artışı olur. Bu basınç, görmeden sorumlu optik sinirlere baskı yaparak kademeli olarak hastanın görüşünde azalmaya neden olmaktadır. Buna bağlı olarak zaman içerisinde bu basıncın artmasıyla birlikte sinir lifi tahribatı da artmaktadır.

 

Eğer bu basınç dengelenemez ve bu basınç şiddetli biçimde devam ederse körlük oluşmaktadır. Hastaların bazılarında göz içi basıncı normal seviyelerde olmakla birlikte görme sinirlerinde kan akışının normal olmaması sebebiyle görme siniri tahribata uğrarlar.

 

Bu sinirlerin zaman içinde ölmesiyle birlikte kalıcı görme kaybı oluşmaktadır. Tedavi için geç kalındığında kalıcı körlük riski ortaya çıkmaktadır.

 

Ayrıca tek başına gözün içinde sıvı birikimi göz tansiyonu tanısının konulması için yeterli değildir. Bu duruma eşlik eden optik sinirlere baskı sonucunda görme kaybı durumunun ortaya çıkması gerekmektedir.

 

Glokomda göz içi basıncı yüksek olan kişilerde hastalık riski yüksektir. Ancak bu durum mutlaka glokom hastalığı ile sonuçlanacak anlamına gelmez.

 

Kornea kalınlığının ince olması hastalık için risk faktörü oluşturmaktadır.

 

Glokom, her yaşta görülebilen bir problem olmakla birlikte 40 yaş üstü kişilerde daha sık rastlanmaktadır. 60 yaş üzerinde ise risk çok daha yükselir. Aynı zamanda yaş ilerledikçe kişi için hastalık riski artmaktadır.

 

Hastalığın kalıtsal sebeplerle de ortaya çıkabileceği dikkate alınmalıdır.

 

Glokom hastalığının genetik ile ilişkisi de söz konusu olabilmektedir. Aile bireylerinde hastalık geçmişi olan kişilerde hastalık gelişme ihtimali daha yüksektir. Bu kişiler yılda bir kez düzenli olarak kontrollerini yaptırmalıdırlar.

 

Şeker hastalığı (diyabet), hipotirodizm (guatr) hastası kişiler ile birlikte kalp hastalığı ve yüksek tansiyon hastalarında hastalığın riski daha yüksektir.

 

Sigara birçok retinal hastalık için risk unsuru olduğu gibi glokom için de bir risk unsurudur.

 

Uzun süreli kortizon tedavileri risk faktörü oluşturmaktadır.

 

İleri derecede göz yaralanmaları glokom riskini ortaya çıkarabilmektedir.

 

Yüksek dereceli hipermetrop ve miyop, göz tansiyonu ortaya çıkma riskini arttırmaktadır.

 

 

 

 GÖZ TANSİYONU (GLOKOM) BELİRTİLERİ NELERDİR?

 

– Prof. Dr. Uğur Bilge:

 

“Şikayetler başladığında görme alanında kalıcı hasar yerleşmiştir. ‘Akut glokom krizi’ tipinde ise göz tansiyonu aniden çok yükselir ve gözde kızarıklık, ağrı, bulanık görme, ışıklar etrafında renkli halkalar görme, mide bulantısı ve kusma gibi belirtiler görülebilir”

 

  • Sabahları belirginleşen baş ağrıları
  • Zaman zaman bulanık görme
  • Geceleri ışıkların etrafında ışıklı halkalar görülmesi
  • Televizyon izlerken göz etrafında ağrı

 

Göz tansiyonu belirtileri, hastalığın erken evrelerde kendini göstermezken farklı hastalarda farklı belirtiler görülebilmektedir. Hastalığın sık belirtileri ise şu şekildedir:

 

  • Akör hümöz sıvısının gün içerisindeki seviye değişiminden kaynaklı olarak ortaya çıkan göz kapağı ve çevresinde ağrıya eşlik eden baş ağrısı,
  • Gözde gerginlik ve sertlik hissi, üzerine bastırınca oluşan ağrı hissi,
  • Alın bölgesinde ağrı,
  • Görüş açısının birdenbire veya hızlı bir şekilde kapanması,
  • Mide bulantısı,
  • Geçici görme bulanıklıkları ve geceleri ışıkların etrafında haleler görülmesi gibi glokom belirtileri hastalar tarafından belirtilmektedir.

 

Ayrıca çocukluk çağında görülen türlerinde ışığa karşı hassasiyet ve gözlerde sulanma gibi belirtiler görülmektedir.

 

Glokom, genellikle bir veya her iki gözdeki yüksek basınçla ilişkili bir grup göz rahatsızlığıdır.

 Artan göz basıncı, optik sinire (gözü beyne bağlayan sinir) zarar verebilir ve bu da kalıcı görme kaybına neden olabilir. 

 

 NE ZAMAN DOKTORA GÖRÜNMELİSİNİZ ?

 

Genellikle sabah saatlerinde düzenli olarak kendini gösteren şiddetli baş ağrısı şikayeti ile birlikte belirli zamanlarda bulanık görme gibi bir sorun da hastaların şikayetlerine eşlik edebilmektedir.

 

Ayrıca ailesinde glokom öyküsü bulunan kişiler, belli başlı belirtilere karşın daha hassas davranmalıdırlar ve yılda 1 kez düzenli kontrole gitmelerinde fayda vardır. Son olarak şiddetli baş ağrısı ve göz ağrısı ile birlikte görüş açısında akut kapanma problemi yaşayan kişilerin vakit kaybetmeden bir göz doktoruna başvurmaları gerekmektedir.

 

Glokom Riskini Artıran Faktörler Nelerdir?

 

  • Ailede glokom geçmişinin olması (genetik yatkınlık)
  • 40 yaşın üzerinde olunması
  • Şeker hastalığı
  • Şiddetli kansızlık veya şoklar
  • Yüksek-düşük sistemik kan basıncı (vücut tansiyonu)
  • Yüksek miyopi
  • Yüksek hipermetropi
  • Migren
  • Uzun süreli kortizon tedavisi
  • Göz yaralanmaları
  • Irksal faktörler

 

Bu özelliklere sahip kişilerde glokom hastalığının ortaya çıkma riski normalden daha yüksek olduğu için bu kişilerin görme sinirindeki hasarın erken tespiti amacıyla düzenli olarak göz muayenelerini yaptırmaları gerekmektedir..

 

 

 

 GLOKOM RİSKİ NASIL ÖNLENEBİLİR? 

 

    • Düzenli göz muayenesi, göz basıncı kaynaklı önemli bir hasar oluşmadan önce, sorunun tespiti için kritik öneme sahiptir. 40 yaş öncesi her 5 yılda bir, 40 yaş sonrası her 3 yılda bir, 60 yaş sonrası ise her yıl düzenli muayene yaptırmak glokomun erken tanısı için kritik öneme sahiptir.
    • Ailenizin sağlığınızın geçmişi hakkında bilgi sahibi olun: Göz tansiyonu hastalığına yakalanma riskinde genetik faktörler önemli bir rol oynamaktadır. Hastalık riski ve önceden tespiti için aile geçmişinin bilinmesi önemlidir. Aile geçmişinde bu hastalıktan olan kişilerin düzenli olarak muayene yaptırmaları önemlidir.
    • Düzenli egzersiz ve hareketli bir yaşam tarzı hastalık riskinin azalması için önem arz etmektedir. Kötü alışkanlıklara sahip olmamak ve sağlıklı bir yaşam hastalık riskinin azaltılmasında etkilidir.
    • https://youtu.be/awtPK2yf3C4
  • Ciddi göz yaralanmaları glokoma sebebiyet verebilmektedir. Bu yüzden mutlaka tedbirli davranın.
  •  Eğer doktorunuz tarafından size herhangi bir göz damlası reçete edildiyse bunun düzenli kullanımı hastalığın ortaya çıkmasının engellenmesine yardımcı olabilmektedir.

 

 

 

 

 

 GLOKOM TİPLERİ!

 

Açık açılı glokom

 

En sık görülen glokom tipidir. İleri yaşta ortaya çıkar (50-60 yaş). Drenaj açısının yıllar içerisinde fonksiyonunun azalması ve göz içi sıvısının yeterince boşalamaması nedeniyle göz içi basıncı (göz tansiyonu) yükselir ve göz sinirinde hasara neden olur. Göz tansiyonu normal bireylerde çoğunlukla 12 – 20 mm Hg arasındadır. Glokom hastalarında genellikle bu değer 20 mm Hg’nin üzerindedir. Ancak göz sinir yapısı hassas olan bazı kişilerde, normal göz tansiyonu değerlerinde de görme siniri hasarı görülebilir. Göz tansiyonu yüksek olup glokom hasarı henüz gelişmemiş kişiler ise oküler hipertansif olarak değerlendirilir. Glokoma bağlı göz sinir hasarı tespit edilen hastalar mutlaka tedavi edilmelidir. Glokom hastalığı ne yazık ki belirti vermemektedir. Erken evrelerde merkezi görme etkilenmediği için hastalar görme kaybını fark edemezler. Bu nedenle 40 yaşında bir göz taramasından geçmek ve ellili yaşlardan sonra, yılda bir kez göz muayenesi olmak önemlidir. Göz siniri zarar seviyesine bağlı olarak başlangıçta bölgesel görme alanı kayıpları gelişir. Hastalığın ilerlemesiyle bu alanlar birleşerek geniş görme alanı kayıpları oluşturur. Görme sinirinin tamamen hasara uğramasıyla ise körlük gelişir.

 

Dar açılı glokom

 

Glokomun daha az sıklıkta görülen tipidir. Genellikle yapısı daha küçük olan hipermetrop gözlerde, iris dokusunun (gözün renkli kısmı) drenaj açısına çok yakın pozisyonda yerleşmesi ve bu açıyı kapatmasıyla ortaya çıkar. Drenaj açısının kapanmasıyla göz içi sıvının dışa akımı bloke olduğundan, göz tansiyonu ani bir şekilde 40 -50 mmHg değerlere kadar yükselir. Bu durum oldukça ağrılıdır. Birlikte bulantı – kusma olabilir ve görme bulanıklaşır. Acil olarak tedavi edilmesi gereken bu durum kalıcı körlüğe neden olabilir. Dar açılı glokom hastalarının bir kısmında açı kapanması yıllar içerisinde ve yavaş yavaş gelişebilir..

 

Glokomun birbirinden farklı türleri mevcuttur. Her bir tür birbirinden farklı semptomlar gösterebilmektedir ve glokom tedavisi seçenekleri farklılaşabilmektedir..

 

– Glokom türleri şunlardır:

 

Açık açılı glokom

 

Açı kapanması,

 

Normal basınçlı,

 

Yaralanma sonrasında gelişen,

 

Çocuklarda görülen glokom tipi,

 

Eksfoliasyon sendromu,

 

Konjenital,

 

Oküler hipertansiyon,

 

Pigmenter,

 

Novasküler glokom olmak üzere farklı türleri mevcuttur.

 

 

 

 GLOKOM TANISI

 

Glokom, herkeste olabilir ve hastalığa bağlı görme kaybını engellemenin tek yolu erken tanıdır. Görme alanında glokoma bağlı belirgin hasar olmadıkça hasta bu kayıpların farkına varamaz. Bu nedenle düzenli aralıklarla göz muayenelerinin ve tetkiklerin yıllık periyodlarla yapılması önemlidir. Özellikle 40 yaş üzerinde 100 kişiden yaklaşık 2,5’inde glokom (göz tansiyonu) olma riski vardır ve yaşın artışıyla birlikte toplumda glokom görülme riski artar. Glokom, dikkatli bir göz muayenesi ile erken teşhis edilebilir. Bu sebeple yıllık göz muayeneleri çok önemlidir.

 

Glokom Tanısı Nasıl Koyulur ?

 

Göz içi basınç (GİB) ölçümü:GİB farklı yöntemler kullanılarak ölçülebilir. Bunlar havalı ölçüm, aplanasyon yöntemi ile ölçüm ve Tonopen, İcare gibi cihazlarla yapılan ölçümlerdir. Normal toplumda GİB, %98 22mmHg ve altındadır. İki göz arası basınç farkı çoğunlukla 4mmHg’nın altındadır. Tek başına GİB ölçümü kişinin, glokomu olduğunu veya olmadığını göstermez.

 

Kornea kalınlığı (Pakimetri) ölçümü:Hekimin bazı hastalarda ilaca başlayıp başlamama kararına yardımcıdır. Normal popülasyonda ortalama kornea kalınlığı 530 mikron civarındadır. Kornea kalınlığı fazla olan hastalarda göz tansiyonu ölçümü yalancı yükseklik olarak normal değerinin üzerinde çıkabilir veya kornea kalınlığı 500 mikrondan düşük olan hastalarda göz tansiyonu olduğundan düşük çıkabilir.

 

Gonyoskopi:Göz suyunun kılcal damarlara boşaldığı bölge olan, “gözün lavabosu” niteliğindeki ağsı yapının yer aldığı ön kamara açısının incelenmesi glokom muayenesinin önemli bir parçasıdır. Buradaki birikimler, yapışıklıklar, daralmalar, yırtıklar, yeni damar oluşumları gibi değişiklikler tanı ve tedavimizi yönlendirecektir.

 

Bilgisayarlı görme alanı ölçümü:Glokom hastalığının tanı ve takibinde önemlidir. Burada glokomda etkilenen sinir hücrelerine bağlı olarak görme alanında meydana gelen, kişinin farkında olmadığı, kayıplar tespit edilmektedir. Hastalığın evresine göre görme alanının belli bölümleri daha detaylı incelemeye tabi tutulabilmektedir. Ayrıca, belli aralıklarla yapılan testler analize tabi tutularak ardışık görme alanı testlerinde yıllar içerisinde ilerleme olup olmadığı tespit edilebilmektedir. Son yıllarda görme alanı test sonuçları aşağıda bahsedilen optik koherens tomografi (OKT) gibi testlerle birleştirilerek yapı-fonksiyon analizi yapılabilmektedir. Bu sayede hastalığın çok daha doğru ve hassas şekilde tanı ve takibi mümkün olmaktadır.

 

Optik sinir başı, sinir lifi tabakası ve maküler bölge analizleri:Özellikle optik sinir başında, retina sinir lifi tabakasında ve maküler bölgede glokoma bağlı değişimleri OKT tetkiki ile çok hassas olarak saptayabilmekteyiz. Daha görme alanında hiçbir kayıp ortaya çıkmadan, hastada herhangi bir şikayet yok iken bu yöntemin farklı özelliklerini kullanarak glokom tanısını çok erken aşamada koyabildiğimiz gibi, tanı koyulmuş olgularda hastalıkta ilerleme olup olmadığını da yine çok hassas olarak tespit edebilmekte ve tedavimizi buna göre yeniden planlayabilmekteyiz. Aynı yöntemin anjiyografi özelliğini kullanarak glokomdan etkilenebilecek bölgelerdeki kılcal damar yoğunluğunu inceleyebilmekteyiz.

 

Ön segment görüntüleme yöntemleri:Glokomlu olgularda tanı ve takipte ön segment dediğimiz, gözün ön kısmındaki oluşumlardaki değişimlerin tespiti de büyük önem taşımaktadır. Ön kamara açısı, irisin eğimi, ön kamara derinliği gibi önemli parametreleri ön segment OKT testi ile elde edebilmekteyiz. OKT ile değerlendiremediğimiz biraz daha gerideki oluşumları da ultrason biyomikroskopi (UBM) ile inceleyebilmekteyiz.

 

Diğer testler:Glokom hastalarının tanı ve takibinde, yukarıdaki rutin yöntemler dışında ihtiyaç duyulduğunda orbital B Mod ultrasonografi, anjiyografi, elektrofizyolojik testler, mikroperimetri gibi testler ve genel anestezi altında muayene (özellikle bebek hastalar) yapılabilmektedir..

 

 

 

 GLOKOM TEŞHİSİ NASIL GERÇEKLEŞTİRİLİR?

 

Göz tansiyonunda teşhis, kapsamlı bir göz muayenesinde, çeşitli tetkikler aracılığıyla koyulmaktadır. İlk olarak hastanın, tonometri cihazı ile glokom ölçümü yapılır. Sonrasında optik sinirlerde bir hasar olup olmadığının tespiti için göz dibi muayenesi gerçekleştirilir.

 

Bu noktadan sonra ilgili hekim tarafından gerekli görülürse glokoma yönelik çoklu testler de uygulanabilir. Akut glokom krizlerinde ise hasta çok daha belirgin semptomlar gösterdiği için teşhis çok daha kolaydır. Bu tip durumlarda hastaya acil müdahale yapılmaktadır.

 

Çünkü ne kadar geç müdahale edilirse hastanın görme alanı kaybı o kadar çoğalır. Hastalığın teşhisinde uygulanan yöntemler ve testler şunlardır:

 

  • Göz içi basınç ölçülmesi ve drenaj açısının incelenmesi,
  • Optik sinir muayenesi (oftalomoskopi),
  • Bilgisayarlı görme alanı testi,
  • OCT,
  • HRT

 

gibi testlerin bir kısmı veya tamamı uygulanarak glokom hastalığına yönelik teşhis sağlanabilmektedir..

 

Www.cafemedyam.com

 

 

 

 GÖZ TANSİYONUNDA ERKEN TEŞHİS İLE ‘KÖRLÜK ÖNLENEBİLİR

 

– Göz Hastalıkları Uzm. Opr. Dr. Sibel Malazgirt:

 

“Glokom sinsi bir hastalıktır ve tüm dünyada körlük nedenleri arasında ikinci sırada yer almaktadır. Erken tanı çok önemlidir..

 

10-21 mmHg sınırlarında olan göz içi basıncının yükselmesi sonucunda oluşan bir göz hastalığıdır. Göz içi basıncının yükselmesi nedeniyle görme sinirinde hasar oluşur ve görme alanında çevreden başlayarak içe, ortaya doğru ilerleyen daralma oluşur. Bu yüzden glokomun en önemli özelliği, görme azalmasının hasta tarafından fark edilememesidir..

 

Görme siniri hasarının geri dönüşümü olmadığı için görme kaybının düzelmesi de mümkün değildir. Bu nedenle erken tanı çok önemlidir. 40 yaş üzerinde görülme sıklığı yüzde 2-2,5 arasındadır..”

 

“TEŞHİS GÖRME KAYBI OLUŞMADAN KOYULMALIDIR” 

 

– Dr. Malazgirt:

 

“Kornea kalınlığı ölçümü, göz sinir başı muayenesi, optik koherens tomografi (OCT) ve görme alanı testi diğer tanı yöntemleri arasındadır.. Rutin göz muayene sayesinde erken teşhis ile körlüğe kadar gidebilecek bir hastalığa dur diyebilme şansınız olacaktır” ifadelerini kullandı.

 

“GÖZ MUAYENENİZİ İHMAL ETMEYİN”

 

– Dr. Malazgirt:

 

 “Tedavisi göz damlaları ile olur. Gerektiğinde ilaç verilebilir. Lazer tedavisi ile trabeküloplasti uygulanabilir. Cerrahi tedavi son çaredir. Rutin göz muayenenizi ihmal etmeyin. Erken teşhis göz kurtarır..” .

 

 

 

 GLOKOM TEDAVİSİ

 

Göz Tansiyonu Tedavisi Nasıl Yapılır?

 

– Prof. Dr. Uğur Bilge:

 

“Glokom tedavisi ilaç, lazer tedavisi ve cerrahi tedavi olmak üzere 3 farklı yolla gerçekleştirilir. Hangi tedavinin uygulanacağı hastanın durumuna göre değişir. Tedavi şeklinin seçiminde erken ya da geç dönemde teşhis konması, hastanın yaşı, ilaçlarını düzgün kullanıp kullanmaması, tedaviye cevabı önemli faktörlerdir” 

 

Görme sinirlerinin tahribatı nedeniyle görüşümüzde gerçekleşen hasar geri döndürülemezdir ama kontrol altına alınabilmektedir. Glokom tedavisi için ilaçla uygulanan tedavilerde hastalık kontrol altında tutulamadığı taktirde diğer yöntemler de uygulanabilmektedir.

 

Göz tansiyonu tedavisi yöntemleri, göz damlaları ve destek olarak ağızdan alınana ilaçlar, lazer tedavileri ve cerrahi müdahaleler, hastalığın ilerlemesini engellemek ve kontrol altında tutmak için uygulanmaktadır. Bahsi geçen tedavilerden yalnızca bir tanesi uygulanabileceği gibi bazı hastalarda, hastalığın durumuna göre komplike uygulamalar da söz konusu olabilmektedir.

 

https://youtu.be/TFwIroyOoso

 

Selektif Lazer Trabeküloplasti (SLT)

 

SLT (Selektif Lazer Trabeküloplasti) uygulaması glokom tedavisi için uygulanan oldukça hızlı ve pratik bir yöntemdir. Birçok hastanın glokom ameliyatı ile karıştırdığı bir yöntemdir. Ancak cerrahi müdahalenin söz konusu olmadığı muayenehane ortamında gerçekleştirilmektedir.

 

Tedavi, gözün anestezik damla kullanılarak uyuşturulmasıyla başlar. Sonrasında akör sıvının dışa akımını sağlayan trabeküler ağa 40-60 saniye arasında lazer ışınları verilir. Bu sayede, akör sıvı göz içinden dışa boşaltıldığı daralmış ve tıkanmış kanalların genişletilmesi sağlanır. SLT en geç 1-3 ay sonra etkisini gösterebilmekteyken. Glokom hastalarının büyük çoğunluğunda göz içi basınç %25-30 arasında düşmektedir.

 

Lazer tedavisi 1-5 yıl arasında etkisini gösterir ve bu süreden sonra tekrarlanması gerekmektedir. SLT uygulaması ilaç tedavisinden sonuç alamayan veya kullandıkları ilaçların yan etkilerinden şikayeti olan hastalara uygulanabilmektedir.

 

Glokom Nasıl Tedavi Edilir ?

 

Glokomun tedavisinde başlıca üç yol mevcuttur.

 

  • 1-İlaç Tedavisi:

 

Öncelikle hastanın göz tansiyonu, ya gözdeki sıvının üretimini azaltarak ya da çıkışını arttırarak düşürülür. Bu iki yöntem için kullanılan ilaçlar vardır. Bu ilaçlar, her gün belirli aralıklarla alınan ve de hayat boyu kullanılan damlalardır. Bu damlalara her hastadan farklı şekilde cevap alındığından ve yan etkileri de söz konusu olabildiğinden, doktorunuz sizin için uygun olacak ilacı seçer ve sonucunu gözlemler. İlaç kullanan hastaların da doktorunun uygun gördüğü aralıklarla takiplerini yaptırması çok önemlidir, zira zamanla ilaca cevapta azalma gelişebilmektedir. Bu durumda ilacın değiştirilmesi, başka ilaç ilave edilmesi ya da lazer tedavisi ve cerrahi tedavi gibi ilave yöntemlere müracaat edilmesi gerekebilmektedir.

 

  • 2- Lazer Tedavisi

 

Göz tansiyonu tedavisinde lazer ışını ilk olarak, akut glokom krizi tedavisinde ve diğer gözün glokom krizine girmesinin engellenmesinde kullanılır. İkinci olarak kronik glokom vakalarında, göz içinde yapılan sıvının dışa çıkışını kolaylaştırmak için lazer, süzgeç benzeri dışa akım kanallarına uygulanır. Bu iki lazer tedavi yöntemi ayaktan, ameliyathaneye gerek kalmaksızın yapılan tedavilerdir. Lazerin göz tansiyonu tedavisindeki bir diğer kullanım alanı ise gözün dış kısmındaki renkli kısmın çevresindeki beyaz bölgeye lazer uygulanılmasıdır. Amaç, bu kısmın iç tarafında bulunan ve göz suyunu salgılayan bölgenin tahrip edilerek göz suyu üretiminin azaltılmasıdır. Bu tedavi yöntemi ameliyathane ortamında, genellikle lokal anestezi ile gerçekleştirilmekte, hasta aynı gün evine gidebilmektedir.

 

  • 3- Cerrahi Tedavi

 

İlaç veya lazer tedavisine rağmen hastanın, göz tansiyonu düşmüyor ve hastalıkta ilerleme devam ediyorsa; uygulanacak tedavi yöntemi çoğunlukla ameliyattır. Glokomun evresine ve gözün durumuna göre doktor çok çeşitli ameliyat tekniklerinden birini hastaya uygular.

 

Trabekülektomi Nedir?

 

Göz suyunun gözün dışındaki damarlara tahliye olmasını hedefleyen ameliyatlar en sık uygulanan ameliyatlardır. Bunlardan ilki, trabekülektomi ameliyatı olarak da adlandırılan, göz içinden yeterince tahliye olamayan sıvının göz küresi dışı damarlara filtre olabilmesi amacıyla göz duvarına yeni ince kanalların oluşturulduğu ameliyattır. Çoğunlukla lokal anestezi, bazen de genel anestezi altında uygulanan bu cerrahi yöntem yıllardan beri en sık uygulanan ve sonuçları ile komplikasyonları çok iyi bilinen bir yöntemdir. Etkinliği de oldukça yüksektir. Tek tip ameliyat gibi algılansa da cerrah söz konusu gözün durumuna göre bu cerrahi yöntemde modifikasyonlara gidebilmektedir. Bu ameliyatı katarakt ameliyatı ile bir arada gerçekleştirmek de mümkündür. Göz suyunun bu şekilde tahliyesini hedefleyen güncel bazı implantlar da vardır. Yukarıda bahsedilen kanalcıkların görevini burada ucu göz içerisine yerleştirilen, farklı malzemelerden üretilmiş çok ince tüpler yapmaktadır.

 

Minimal İnvaziv Glokom Cerrahilerisi Nedir ?

 

Minimal invaziv cerrahi yöntemler olarak da adlandırılan bazı yeni yöntemlerde göz içerisindeki suyun, gözün kendi boşaltım kanalları sistemine yönlendirildiği, implantlı ya da implantsız çeşitli yöntemler söz konusudur. Bu yöntemlerde gözün iyileşmesi daha kısa sürede olabilmekte, ancak etkinlikleri her zaman trabekülektomi ameliyatındaki kadar olamayabilmektedir. Uygun olgularda oldukça yüz güldürücü sonuçlar alınmaktadır. Burada da doktorunuz ameliyat öncesi karar aşamasında, uygulayacağı yöntemin avantaj ve dezavantajları konusunda sizi bilgilendirecektir. Bu yöntemlerin bir diğer yaygın uygulanma şekli de katarakt cerrahisi ile birlikte uygulanmasıdır.

 

Tüp İmplantasyonu Nedir?

 

Seton ya da tüp ameliyatı denen yöntemde, göz içerisine yerleştirilen slikon yapıdaki ince tüp kısmı ve göz küresi dışındaki katmanlar arasına yerleştirilen rezervuar kısmı olan, göz suyunun göz dışındaki kılcal damarlara tahliye olmasını sağlayan implantlarla göz tansiyonu kontrol altına alınır. Bu implantlar göz ile uyumlu materyalden yapılmıştır ve uyumlu bir dizayna sahiptir, yani gözde kalıcıdır.

 

Siklodestrüktif İşlemler Nelerdir?

 

Glokom cerrahisindeki diğer bir yol da göz suyunun yapımının azaltılmasıdır. Bu eskiden dondurma yöntemi olarak da bilinen kriyodestrüksiyon yöntemiyle gerçekleştirilirdi. Son zamanlarda diyot lazer kullanılarak yapılmaktadır. Burada gözün dış kısmındaki renkli kısmın çevresindeki beyaz bölgeye lazer uygulanmaktadır. Amaç, bu kısmın iç tarafında bulunan ve göz suyunu salgılayan bölgenin tahrip edilerek göz suyu üretiminin azaltılmasıdır. Bu tedavi yöntemi ameliyathane ortamında, genellikle lokal anestezi ile gerçekleştirilmekte, hasta aynı gün evine gidebilmektedir.

 

Bebekler Glokom Olur Mu ?

 

Nadiren de olsa, bebeklerde de glokom görülebilir ve tedavisi gecikmeden ameliyat edilmesidir. Burada erişkin glokomlarından farklı bazı ameliyatlar uygulanır. Cevap alınamayan olgularda yukarıda bahsedilen yöntemlerden biri ya da birden fazlası uygulanabilmektedir.

 

Diğer Yöntemler Nelerdir ?

 

Göz anatomisinin farklı olduğu, nadir görülen glokom tiplerinde, yukarıda bahsedilen ameliyatlar ilave müdahaleler ile birleştirilebilir. Bazen vitrektomi, keratoplasti gibi ameliyatlar da glokom ameliyatı ile kombine edilebilmektedir.

 

Dünyagöz Hastanelerinde yapılan glokom lazer tedavileri ve ameliyatları aşağıda sıralanmıştır:

 

  • Lazer trabeküloplasti
  • Lazer iridotomi
  • Lazer iridoplasti
  • Genel anestezi altında bebek glokomu muayenesi/takibi
  • Bebek glokomu için ab-interno ameliyatlar
  • Bebek glokomu için ab-eksterno ameliyatlar
  • Trabektom cerrahisi
  • Gonyoskopi yardımlı translüminal trabekülotomi
  • Kanaloplasti
  • Xen implant cerrahisi
  • Derin sklerektomi
  • Viskokanalostomi
  • Trabekülektomi
  • Kahook Dual blade cerrahisi
  • Tüp implantasyonu (Ahmed Valf cerrahisi)
  • Siklokriyodestrüksiyon
  • Diod lazer siklodestrüksiyon
  • Bleb revizyonu
  • Katarakt ve glokomun birlikte cerrahileri
  • Komplike olgularda çeşitli kombine ameliyatlar

 

Glokom ameliyatı geçirmiş kişiler düzenli glokom takiplerini devam ettirmelidirler.

Gen Terapisi Glokom ve AMD İçin Umut Sunuyor

Özet: Yeni geliştirilen bir gen terapisi, görme kaybına yol açabilen bir rahatsızlık olan glokomu tedavi etmek için büyük bir potansiyel göstermektedir. Terapi, görme için gerekli olan retina ganglion hücrelerini korur ve glokomun hayvan modellerinde işlevlerini iyileştirir. Ayrıca, insan retina hücrelerinde enerji üretimini artırarak daha fazla hasarı önleyebilir. Bu terapi, dünya çapında milyonlarca insanı etkileyen bir rahatsızlığı tedavi etmek için yeni ve umut verici bir yaklaşım sunmaktadır.

Önemli Bilgiler :

  • Gen tedavisi glokomda retina hücrelerini koruyor ve fonksiyonlarını iyileştiriyor.
  • Terapi, hücrelerdeki enerji üretimini artırarak mitokondriyal aktiviteyi artırıyor.
  • Glokom hastaları için daha etkili bir tedavi seçeneği sunabilir.

Kaynak: TCD

Trinity College Dublin’deki bilim insanları, dünya çapında yaklaşık 80 milyon insanı etkileyen ve görme kaybına yol açabilen zayıflatıcı bir göz rahatsızlığı olan glokomu tedavi etmek için oldukça umut verici bir gen tedavisi geliştirdiler.

Ekip daha önce tedavilerinin kuru tip yaşa bağlı makula dejenerasyonu (AMD) tedavisinde umut vadettiğini göstermişti.

 Bilim insanları araştırmalarını International Journal of Molecular Genetics’te yayınladılar . Çalışmaları gen terapisinin hayvan modellerinde ve glokomlu insanlardan elde edilen insan hücrelerinde nasıl önemli fayda sağladığını gösteriyor. 

Özellikle, terapi görmede önemli olan anahtar “retina ganglion hücrelerini” (RGC’ler) korudu ve glokomun bir hayvan modelinde işlevlerini iyileştirdi. İnsan retina hücrelerinde, gen terapisinin verilmesi oksijen tüketimini ve ATP (enerji) üretimini artırdı ve bu da hücre performansının arttığını gösterdi.

Yayımlanan araştırma makalesinin ilk yazarı, Trinity Genetik ve Mikrobiyoloji Okulu Araştırma Görevlisi Dr. Sophia Millington-Ward şunları söyledi: “Glokom, optik nöropatilerin karmaşık bir grubudur ve körlüğün önde gelen nedenlerinden biridir. Avrupa’da, 40 ila 80 yaş arasındaki yaklaşık 30 kişiden 1’inde glokom vardır ve bu oran 90 yaş üstü kişilerde 10’da 1’e çıkar, bu nedenle bu, yeni tedavi seçeneklerine acilen ihtiyaç duyan gerçekten yaygın bir durumdur.”

“Bu, tedavisinin karmaşıklığını artıran birçok farklı risk faktörüne sahip çok faktörlü bir durumdur. Mevcut glokom tedavileri, topikal göz damlaları, cerrahi veya lazer tedavisine odaklanır, ancak sonuçlar değişkendir ve bazı hastalar yanıt vermez ve/veya ciddi yan etkiler yaşar.”

“Daha iyi tedavi seçeneklerine duyulan ihtiyaç, gen terapileri geliştirmeye devam etmemiz için bize ilham ve motivasyon sağladı ve bunun gösterdiği umuttan mutluluk duyuyoruz.”

Yeni gen terapisi, Trinity ekibi tarafından geliştirilen gelişmiş bir geni (eNdi1) iletmek için onaylı bir virüs kullanıyor. Terapi, mitokondriyal aktiviteyi artırma (mitokondriler ATP üretiminden sorumlu “hücresel enerji jeneratörleridir”) ve zararlı reaktif oksijen türlerini azaltma amacıyla tasarlandı. 

Trinity’deki Genetik ve Mikrobiyoloji Okulu’nda Araştırma Profesörü olan Jane Farrar, yayımlanan araştırma makalesinin kıdemli yazarıdır. Şöyle ekledi:

“Her bir terapiyle ilişkili yüksek geliştirme maliyetleri göz önüne alındığında, çok sayıda hasta için geniş çapta uygulanabilir gen terapileri geliştirmek özellikle önemlidir ve burada bu terapinin glokomda mitokondriyal işlevi artırma konusunda gerçek bir potansiyele sahip olduğunu vurguladık.”

Çalışmaların kliniğe ve hastalara yönelik çevirisi, birçok ek adımı içerse de bir sonraki odak noktasıdır. 

Trinity ekibi, bu ve diğer temel başarıları temel alarak Loretto Callaghan ile birlikte yakın zamanda kuru AMD ve glokom gen tedavilerinin insan klinik denemelerine yönelik gelecekteki gelişimini hızlandırmak amacıyla Vzarii Therapeutics şirketini kurdu.

Soyut

AAV-NDI1 Terapisi, Glokomun Fare ve Hücresel Modellerine Önemli Fayda Sağlıyor

Körlüğün önde gelen nedenlerinden biri olan glokom, retinal ganglion hücrelerinin (RGC’ler) ve görmenin ilerleyici kaybına yol açan çok faktörlü bir durumdur. Oküler hipertansiyonu azaltmaya dayalı terapötik müdahaleler her zaman başarılı olmaz. Glokomun ortaya çıkan özellikleri arasında mitokondriyal disfonksiyon ve oksidatif stres bulunur.

Mevcut çalışmada, mitokondriyal fonksiyonu iyileştiren ve reaktif oksijen türlerini azaltan NDI1 tabanlı gen tedavisi, adeno-ilişkili viral vektör (AAV) yoluyla göz içine uygulandı.

 Bu AAV-NDI1 tedavisi , glokomun bir fare modeli olan yaşlı DBA/2J farelerinde, kontrol gözlerine kıyasla tedavi edilen gözlerde (1552,4 ± 994,0 RGC/mm 2 ) RGC’leri hücre ölümünden korudu (1184,4 ± 978,4 RGC/mm 2 ,  p < 0,05).

Bu farelerde RGC’lerin fotonegatif tepkileri (PhNR’ler) de tedavi edilen gözlerde (6,4 ± 3,3 µV) kontrol gözlerine (5,0 ± 3,1 µV,  p  < 0,05) kıyasla iyileştirildi. AAV-NDI1 ayrıca bu hücrelerde bazal ve maksimal oksijen tüketim oranlarını ve ATP üretimini önemli ölçüde artırarak glokomatöz insan lamina kribrosa (LC) hücrelerinde faydalar sağladı.

Benzer şekilde, NDI1 tedavisi H 2 O 2 ile enfekte olmuş birincil domuz LC hücrelerini oksidatif stresten önemli ölçüde korudu.

Bu çalışma, glokom tedavisinde NDI1 tedavilerinin potansiyel faydasını ve mitokondriyal fonksiyonu iyileştirmenin faydalarını vurgulamaktadır.

 

 

About The Author

Bir yanıt yazın